Sabah sekiz .Sokak gün ışığından parlıyordu sanki.Sokağın başında bulunan kırmızı evde bilindik sesler gelmeye devam ediyordu “seni öldüreceğim.Yirmi iki yıldır ölen kimse olmamasına rağmen ölüm saçıyordu o ev.Kimbilir belki kırk kere söylenen şey birgün gerçek olurdu.Sokağın aşağısına doğru yürümeye başladım.Yine  erkekler kız kovalıyordu. Meslek lisesinin önü abaza kaynıyordu. Çoğu sevgi için orada değillerdi. Tek amaçları içlerinde bulunan boşlukları doldurmaktı.Kimbilir belki de sadece yanlarında biriyle teşhir olmak istiyorlardı. Oysa manavdan sebze seçer gibi kapı önlerinde mi olurdu aşk yada sevgi. Her neyse sallamadan ilerlemeye devam ettim. Ve o yine oradaydı. Bir ismi yoktu sadece vücudunda bulunan dövmeler isim kazandırıyordu ona. Kelebek dövmeli kız…Her sabah aynı saatte aynı yerde ve neredeyse aynı şekilde duruyordu. Bir insan bu kadar rutin bir halde durmasının tek sebebi çalışmak olmalıydı. Tam yanından geçerken “günaydın dedim. Nasıl olduğumu sordu biraz muhabbetten sonra yoluma devam ettim. Aslında birbirimizi hiç tanımıyorduk. Her gün birbirini gören insanlar birbirlerini tanıdık sanıyorlardı. Bizim ki de böyle bir tanıdıklıktı.

 

kısa hikayeler
öyküler

O yüksek çınarın olduğu parkta kaldırıma oturdum. İse gitmek gibi bir niyetim yok. Aslında bugün izin günüm. Âmâ yine de işe gider gibi aynı şekilde rutine devam ettim. Nedeni açıktı bir tanıdığı görmek için. Her sabah hep aynı şekilde ve sıradan. Bazı şeylerin adı hiç konulmayacaktı ama bazı şeyler insana korkunç zevk verebiliyordu. Aklımda uçan kelebekleri düşünürken bir anda gözlerim karardı. Kendimi çok sert bir şekilde yerde buldum. Âmâ nasıl bir düşüş anlatılamaz. Tek hatırladığım buydu. Sonunda gözlerimi açtığımda hastanedeydim. Beyin sarsıntısı geçirmiştim. Gözlerimin kararması ve bir şey hatırlayamayışım bundandı. Polisler yanımda belirdikten sonra gerçeği öğrenmeye başlamıştım. Bir zamanlar kızımı elimden alacak diye kafa attığım çocuk aynı duyguyu bana yaşatmıştı. Sabah işe gitmeyip o park köşelerinde takılmam ona mutluluk vermişti. Beni ise neredeyse mort ediyordu. Sonuç olarak bedel ödenmesi gerektiği için bedeli ödemiştim. Fakat bu defa kavga bir kızın kalıntıları içindi. Ortada ne lise kalmıştı ne hatun. Geçmişten geleceğe kin dolu hatıralar kalmıştı. Cezamı çekip konunun kapandığını bilmek beni mutlu etmişti. Üstelik olayı ucuz atlatarak…


Doktorlar bir kaç gün hastanede gözlem altında durmam gerektiğini söylediler. Bence çok gerekli değildi ama durmam gerekiyordu. Etrafım polis ve doktor kaynarken bir anda yapayalnız kaldım sırada içeriye bir hemşire girdi. Sırtım ona dönüktü. Tipik hemşire tarzıyla geçmiş olsun dilekleriyle başlayarak kolumdaki serumu kontrol etmeye başladı. Elini tam kolumda bulunan zımbırtıya attığında aynı kelebek dövmesini gördüm. Binada doğruldum ve karşımda o vardı. Bir kaç saniye sessizlik oldu ve “sen ha geçmiş olsun”dedi. Tabi olayı anlatmama gerek yoktu. Her şeyi biliyordu. Neden işe gitmediğimi sordu yıllardır arkadaşmışız gibi. Bilirsin dedim bazı insanlar iş olsun olmasın rutinini bozmayı sevmez işte bundan diye ekledim. Ve tekrar odada sadece benim sesim yankılanmaya başladı. ”Ne tesadüftü be” diye kendi kendime sesleniyordum.


Vakit akşama doğruydu. Ne bir doktor ne bir hemşire odama girdi. Bu sırada yine o odada belirdi. Bu gece nöbetçi olduğunu söyledi. Nadir gelen fırsatları değerlendirmek adına “bir kahve, kahve” diyebildim. Kahvenin bana yasak olmasından dolayı çay konusunda karar kıldık. Hastanenin o kendine has kokusunda yürürken sadece susuyorduk sırada kantine geldik. Çaylarımızı yudumluyorduk sırada yediğim kafanın sayesinde yakaladığım fırsata sevinirken gözlerim yine karardı. Tekrar gözlerimi açtığımda yine hasta yatağımdaydım. Uzun bir süre bu duruma anlam getiremedim. Belki de bayılıp düşmüştüm. Ve sonra tekrar gözlerim karanlığa daldı. Hasta yatağımda kendi kendime bayılmışım.

 

Sabah olduğunda her şey ortaya çıktı. Ben o dangalaktan yine kafa yemiştim. Bu defa nedeni kelebek dövmeli kıza yaklaştığım için di. Çünkü o dangalağın abisiymiş. Bir daha ne abisini ne onu görebildim. Dayak yemekten kurtulmanın sevincini yaşarken bir yandan da gelen şansın şansızlığını yaşamış oldum.

1 Yorumlar

  1. HASAN SANCAK KİMDİR?
    Biyografimi sitenizde yayınlar mısınız?
    CAN YOU PUBLİSH MY BİO ON YOUR SİTE?


    https://www.facebook.com/photo?fbid=4685701071516853&set=a.220738264679845

    https://www.facebook.com/photo/?fbid=4685678908185736&set=a.220738264679845

    YanıtlaSil

Yorum Gönder