Suratıma baktı ve kafasını uçsuz ormana doğru çevirdi.Ciğerlerim güzel orman kokusu ile doluyordu.Zaman öğleden sonar bir saatti.Yüzüme ılık rüzgar esintisi vuruyordu.Bir an için ikimizde sessizce öylece duruyorduk.Sanki dünya durmuş ve bütün huzur bizim kulübemize gelmişti.Yerden hemen hemen kırk metre yüksekteydik.Böyle bir yere kulübe inşa etmek nedendi acaba…Karımın dilini zor konuşuyordum.Bu dili daha yeni söküyordum.Ama onun eşiydim.Bu uzun bir hikayeydi.Üzerimde palalarıyla dururlarken hayatımı kurtaran biriyle evlenmek zorunda kalmıştım.Galiba aradığım şeyde buydu.Sonsuzluğa yakın olmaktı…

 


Artık kulübemden aşağı inmem gerekiyordu.İnce ve zayıf dallardan yapılma merdiven beni zar zor taşıyordu.Kırılmaması için her inidiğimde  ve çıktığımda dua ediyordum.Yaşadığım bu coğrafyada zayıfların yeri yoktu.Bu ormanın katı kuralları ve bu kurallara alışmış insanları vardı.Bugün de yere sağ sağlim indiğim için minnettardım.Buraların halkı bana dokunmuyordu bile.Sanki beni  koruyan gizli bir güç vardı.Adetlerini henüz tam olarak bilmiyordum.

 

Bu topluluk ile yaklaşık bir yıldır birlikteydim.Hergün vakit geçirmekten hoşlandığım daha kısa bir çocuk vardı.Gözlerim onu aradı fakat bulamadım.Bu sırada eşi yanımdan geçiyordu ve nerede olduğunu sordum.Aldığım cevap beni pek şaşırtmadı.Dün gece grup halinde avlanmaya gittiklerinde av kötü geçmiş.Günlerdir aç olan grup bir kura çekmişler ve bizim talihsiz kurada çıkmış.Onu ormanda pişirip yemişler.Daha öncede başka samimi olduğum birinn başına böyle birşey gelmişti.Buralarda sık rastlanan bir durumdu.

 

İnsanı asıl korkutan yam yam bir kadının eşi olmaktı.Her nedense bu bana zerrece korku vermiyordu.Üstelik geldiğim yerlerde böyle bir kadına değil kadın ucube bile diyemezlerdi.Üstelik hiç namuslu sayılmazdı.Çünkü bizim oralarda yarım kapalı insanlar bile tepki çekebilirdi.Eşim ise tek kıyafeti 2 adet ağaş yaprağıydı.Bazı zamanlar onu dahi kullanmadığı oluyordu.Oysa buralarda iki adet yaprak kullandığı için eşim çok iffetli bile sayılıyordu.Her toplumun değer yargısı gibi bu toplumunda değer yargısı farklıydı.

 

Daha önce ziyaret ettiğim yerler vahşi hayvanlardan korkuyorlardı.Benim kabilemde ise tam tersiydi.Neredeyse bir yıl boyunca tek bir jaguar bile görememiştim.Kabilem diyorum çünkü iyide olsa kötüde olsa yaşadığınız yer yuvanız olmak zorunda.Ten rengin farklıda olsa onlardan biriydim artık.Nasıl hızlı bir adamsam artık yeni doğmuş bir çocuğumda vardı.Hemde ucube denilebilecek bir kadından doğan kabilenin ilk açık tenli çocuğu.Bu düşünceme ragmen eşim kabilemizin en güzel kızıydı.Diğer erkekleri beğenmeyecek olacak ki akşam yemekleri olacak birini kendine eş olarak seçti.Evet ben aslında onların bir zamanlar akşam yemekleriydim.Şimdilerde ise onların Kabul ettiği biri…

 

Buraların bir kuralı vardı.Asla düşmeyecektin.Eğer biri zayıflık belirtisi gösterir ise ölebilir.Buraların da kuralı maalesef ki bu…Bu düşüncelerle yürümeye devam ettim.Bu sırada kabilenin şefi beni yanına çağırttı.Evli çiftlerin ilk çocuğu kız olursa bu onur sayılırmış.Bu onuru taşımak herkesin harcı değilmiş.Bu onuru taşıyabilmek için bir sınavdan geçilmesi gerekiyormuş.Sınavı kaybeden en değerli varlığı ailesinden ve kızından ayrı bırakılıyormuş.Üstelik kız evlenme çağına gelene kadar.Ve bu süre boyunca sadece yakın bir klubeden onları görebiliyormuşuz.Kurala bakıldığında pek sert bir kural gibi gözükmüyor.İşin aslı insanı terbiye edecek cinsten.Kural basit olsada uzun zamanda yıkıcı etkileri olabilir.Çünkü bu nereden baksanız on beş yıl gibi bir süre oluyor.Bu süre zarfında eşiniz kulübesine başka birini davet ederse karışma hakkınız olmuyor.Tabi bu kurul sizin içinde geçerli.

 

Günlerce bu zor sınavın ne olduğunu düşünmeye başlaım.Fakat kimse sır vermiyordu.Sınavın yapılacağı güne kadar ne ile mücadele edeceğim anlaşılmıyordu.Düşüncelerle dolu günlerin ardından sınav zamanı gelip çattı.Şefin kulübesinin önüne doğru gitmeye başladım.Benim arkama takıldıkça takıldılar.Şefin kulübesinin önüne vardığımda şef bizi bekliyordu.Sınavın ne olduğunu açıklamadan önce şef , beni sevdiği için çok kolay bir sınav hazırladığını belirtti.Onların şafak dedikleri bir köprüleri varmış ve oradan geçmeliymişim.Oradan geçemeyen kimsa olmamış.Kafamı çevirip köprüye baktığımda incecik dallardan bir köprüydü.Ama bu benim ağırlığımı mümkünü yok taşıyamazdı.Köprüye doğru yürüyüm.Adımımı ilk basamağa attığımda dallar çöktü vey ere çakıldım.Sağ ayağımın kemiği dışarı çıkmıştı.Acıdan kıvranırken , yardım beklerken eşim bana yaklaştı.Yardım edecekti bana beni kurtaracaktı.Gözlerimin içine uzun uzun baktı ve seni seviyorum dedi.Tam bu sırada gözlerim kapandı……

Post a Comment