“Saçların neden kızıl diye” sordum. ”Yarın da saçlarım sarı olabilir dedi.
Neden bu kadar
takılıyorsun ki renklere diyerek sürdürdü cümlesini.Doğru söylüyordu aslında
takılmamalıydı insan hiçbirşeye .Sonra gözlerinin içine baktım ve kasap
dükkanlarının olduğu koplekse doğru yürüdüm.Taze kokularla bürülü bir tenden
ölmüş hayvan kokusuyla bezendim bir anda.Olsun bazı kokular dönüşüme
uğrar.Mangalda mesela leziz bir biftek çiğ et kokusunu yok eder.Leş gibi
kokulara bezenmiş halde otobüs durağında lanet olası bir yere gitmesi için bir
otobüse bindim.Tabelasına dahi bakmadım.Nereye gideceğinin önemi yoktu.Nereye
gideceğimi de bilmiyordum.Tek yapacağım şey akşam olunca kasap dükkanlarının
olduğu yere geri dönmekti.O zamana kadar nerde ve nasıl olacağını kadere
bırakmıştım.Sahi herşey kadere bağlıydı ama insan müdahale etmeye çalıştıkça
olacaklar olacağı gibi oluyordu fakat sadece acı çekiliyor yada mutluluk
yaşayabiliyordu.Hayat bir denklem gibiydi.Sonuç hep aynıydı ama bazı cevaplar
kağıdı doldururken bazısı bir kaç satırda hal oluyordu.
Şehrin canlı
cıvıltısının ayrıntısından kopup bir anda kendimi çadırlarda yaşayan
çingenelerin olduğu bölgede buldum.Otobüsü durdurup orada indim ve yürümeye
başladım.Başka bir otobüs bulana kadar yürüyecektim.Kaç dakika yürüdüğümü
bilmiyorum.Çünkü telefonumu çöp kutusuna atmıştım.Zaten eskiydi ve yenisini
almak için bir bahane yaratmış oldum.Hayatımın on bir saati sır olacaktı.Kimse
o gün ne yaptığımı nereye gittiğimi bilmeyecekti.Belki de kendilerince nerede
olduğumu tahminde bulunup absürt geyikler yapacaklardı.Ama ben de nerede
olduğumu bilmiyordum.Akışa bırakmıştım kendimi.Lafı uzatmayı da severim
bilenler bilir.İşin özü çingene çadırlarını geçtikten sonar kımıl kımıl bir
mahalleye girdim.Yaşadığım yerde böyle canlı bir yer olduğunu ilk defa
görmüştüm.Yukarıları izlerken birine çarptım aniden.Tam sövecekken beni tanıdı
.Ses çıkarmadı.Zaten pek ses çıkarmaz ama onun yanındayken sanki görünmez bir
adammışım gibi hissederim.Tam o sorada saçları sarıydı.Hemde ne sarı ama.Güneş
sanki bütün ışınlarını oraya toplamıştı.Söyleyecektim ama söylemedim.Saçların
neden sarı olmuş diye ama söylemedim.Tam herşey sarpa saracakken bir otobüs
gözüktü.Durdurduğum gibi atladım otobüse.Yine nereye gittiğimi bilmeden devam
ettim.Bu defa durakları sayıp beşinci durakta inecektim…
Birinci ,
üçüncü darken dördüncü durakta indim.Çünkü yeşil saçlı birini gördüm .Bu zaten
kararsız olan ruh halimi kırmıştı kolayca.Kızı takip etmeye başladım.Sadece
yürüyordum…O nereye giderse bende oraya gidiyordum.Takip edildiğini anlmış
olacak ki arkasına dönüp baktı.Bir baktım ki o.Evet yine o.Ama saçları bu defa
yeşildi.Sormadım aynı gün üçüncü defa karşılaşmamız onu rahatsız etmedi.Çünkü
biz eski tanıdıklardık belki de abartmamış olayım eski dostlardık.Çok fazla
yaşanmamışlık olsada bazı insanların sadece varlığı değerlidir.
Tam başka
bir otobüse binmek üzereyken elimden tutu ve bırakmadı.Ama konuşmamaya devam
ediyordu.Eskiden böyle değildi ama artık böyle.Bana karşımı olup olmadığını
sorgulamıyorum artık.Neden böyle olduğunu sorgulamaya çalışırken bir anda
kendimi yerde buldum.Ne olduğunu anlamaya çalışırken dakikalar sonar kuytu
sokağa ambulans girdi.Gözümü hastanede açtım.Durumum iyiydi.SAdece on beş
dikişlik bir anım olmuştu.Tam bu sırada içeri doctor girdi.Ambulansla bana
refakat eden bir kız varmış.Eğer ambulansa erken haber vermeseymiş kan
kaybından ölebilirmişim .
Hastaneden
taburcu olmam uzun sürmedi.Fakat neden kafama biri vurabilirdi merak
ediyordum.Olayın yaşandığı yere de gidemiyordum .Çünkü nerede olduğunu
bilemiyordum.Merak duygumu da bastıramıyordum.Düşüncelere dalarken bir kafede
oturup çay içmeye başladım.Günlük yerel gazeteleri control ederken kendi
haberimi buldum.Hiçbirşeyden habersiz o kız tarafından kafam yarılmış , ölmemek
için onun tarafından ambulansa haber verilmiş ve benimle refakat edip hastaneye
gelen oymuş.Bu sırada telefonuma bir mesaj gelmişti.Ondandı…Yazdığı iki kelime
şuydu.Ölmelisin ama ölmemelisin de……
إرسال تعليق